Kanun-i Esasi, 23 Aralık 1876 tarihinde I. Meşrutiyet‘le birlikte Osmanlı Devleti‘nin ilk anayasası olarak ilan edilmiştir.
Tarihte ilk Kanun-i Esasi 21 Haziran 1788 tarihinde ABD‘de yürürlüğe girmiştir. Zamanla Avrupa‘ya da yayılan bu anayasalaşma, mutlak monarşileri meşruti monarşilere dönüştürmüştür. Bu dönüşümden Osmanlı Devleti de nasibini almış, I. Meşrutiyet anayasası olarak 23 Aralık 1876‘da II. Abdülhamid tarafından ilan edilmiş ve yürürlüğe konmuştur. Bu anayasa Hicri 1293 yılında ilan edildiğinden “1293 Kanun-i Esasisi” olarak da anılır.
23 Aralık‘ta Rusya, İtalya, Fransa, Almanya, Avusturya ve İngiltere‘nin de katılımıyla Bab-ı Ali avlusunda halk önünde Tersane Konferansı gerçekleştirilmiş, toplantının ilk oturumundan sonra 101 pare top atışı yapılarak Kanun-i Esasi‘nin ilanı haber verilmiştir.
Kanun-i Esasi, o tarihte Şura-yı Devlet reisi olan Mithat Paşa başkanlığında kurulan ve 28 üyeden meydana gelen Cemiyet-i Mahsusa isimli komisyonda, Fransa ve Belçika anayasalarından örnek alınarak başlangıçta 140 madde olarak tasarlanmış, günler süren toplantılar sonucunda 119 maddeye indirilmiştir.
Kanun-i Esasi‘ye göre, Ayan ve Mebusan Meclisi‘nden oluşan Meclis’i Umumi adı verilen bir yasama organı kuruldu. Kanun tasarıları Meclis-i Vükela tarafından hazırlanıyor, padişahın onayı alındıktan sonra Meclis-i Umumi‘ye sunuluyordu. Mebusan Meclisi‘nin onayladığı tasarı, Ayan Meclisi‘nde reddedilirse ancak ertesi yıl yeniden görüşülebilirdi. Ayrıca Meclis-i Vükela‘daki bakanlar padişah tarafından tayin ve azlolunacak, her biri ayrı ayrı padişaha karşı sorumlu bulunacaktı. Meclis-i Vükela‘nın parlamentoya (Meclis-i Umumi) karşı bir sorumluluğu olmadığı gibi, olası bir anlaşmazlıkta padişah bakanları değiştirebilir, meclisi feshederek yeni seçime gidebilirdi.Yargı yetkisi ise şer’i ve nizami olmak üzere iki biçimdeki bağımsız mahkemelere bırakılmıştı.
113. maddenin padişaha dilediği kimseyi ihraç ve sürme hakkı vermesi gibi padişahın yetkileri sınırsızdı ve padişah kimseye karşı sorumlu değildi.
Kanun-i Esasi‘yle birlikte Osmanlı uyruğundaki herkese dinine bakılmaksızın “Osmanlı” denilmiş, Osmanlılar‘a eşit hak ve hürriyetler verilmiş, ilköğrenim Osmanlılar için zorunlu olmuş, devletin resmi dilinin “Türkçe“, resmi dininin ise “İslam” olduğu belirtilmiştir.
1877 Osmanlı – Rus Savaşı‘nın yarattığı ağır şartlar bahane edilerek 13 Şubat 1878‘de parlamento süresiz olarak dağıtıldı. Kanun-i Esasi resmi olarak yürürlükte olmasına rağmen, II. Abdülhamid‘in 1908‘de sona eren 30 yıllık “İstibdat” döneminde uygulanmadı. Bu durum 23 Temmuz 1908 tarihinde II. Meşrutiyet‘in ilan edilişine kadar devam etti.
21 Ağustos 1909 tarihinde Kanun-i Esasi‘nin 21 maddesi değiştirildi, 113. madde çıkarıldı ve yeni bir madde eklendi. Yapılan değişikliklerle padişahın hak ve yetkileri sınırlandırıldı. Bakanların sadrazam tarafından seçilmesi, Meclis-i Vükela‘nın parlamentoya karşı sorumlu olması, parlamenterlerin kanun teklif etme yetkileri gibi yeni hükümler getirildi.
Kanun-i Esasi, 23 Nisan 1920‘de TBMM açıldıktan sonra üzerinde bazı değişiklikler yapılarak 1921‘de ilk Teşkilat-ı Esasiye Kanunu oldu. Cumhuriyet‘in ilanından sonra 3 Mayıs 1924 tarihinde “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu“nun yürürlüğe girmesiyle hukuken ve fiilen son buldu.