Kırgız edebiyatının şüphesiz en önemli isimlerinden sayılan Cengiz Aytmatov, 12 Aralık 1928 tarihinde Kırgızistan‘ın Talas vadisindeki Şeker köyünde dünyaya geldi.
1935 yılında Aytmatov, aslen Tatar Türkleri‘nden olan annesi Nagima ve üç kardeşiyle beraber o sırada Moskova‘da devlet hizmetinde çalışan babası Törekul Aytmatov‘un yanına geldi ve ilköğrenim hayatına başladı.
1937‘de Stalin‘in zulmü baş göstermiş, on binlerce insan siyasi sebeplerle tutuklanarak sürgüne gönderilmeye başlamıştı. Bu siyasi karışıklıkta aydın sınıfından olan ve rejimi eleştiren Törekul Aytmatov güvenlik gerekçesiyle ailesini trene bindirerek tekrar Kırgızistan‘a gönderdi.
Aynı yıl Törekul Aytmatov‘un da içinde bulunduğu 137 Kırgız aydını milliyetçilikle suçlanmış, tutuklandıktan sonra kurşuna dizilerek topluca bir çukura gömülmüşlerdir. Tarihe “Ata-Beyit Katliamı” olarak geçen bu olayda öldürülen insanların kemikleri, 1993 yılında, bağımsız Kırgızistan’ın başlattığı kazı sonucunda Bişkek yakınlarındaki Çon-Taş köyünde bulunmuştur.

Aile, Talas‘daki köye döndüğünde babaanne Ayımkan Hanım ve hala Karakız Hanım‘ın yanında kalmıştır. Cengiz Aytmatov bu süre içinde Kırgız gelenek ve göreneklerini, tarihini, sözlü edebiyat ürünlerini babaannesi Ayımkan Hanım’ın anlatıları sonucu öğrenmiş ve iç dünyası oldukça zenginleşmiştir.
“Bana göre ilk hayat tecrübemin başladığı, kaderimde önemli rol oynayan iki süreç gelişti. İlk süreçte beni büyüten babaannem Ayımkan büyük rol oynadı. Zira kendisi bana, biricik torununa göre büyük bir yazar ve yorumcu hatta orijinal bir masal gibiydi.”
Nagima Hanım Kirovka‘da iş bulmuş, o sırada 14 yaşında olan Cengiz annesinin yükünü azaltmak için eğitimine ara vermiş, Rusça okuyup yazabilmesi sayesinde köy meclisinde sekreterlik yapmaya başlamıştı. Burada yaptığı vergi toplama işiyle halkın ekonomik olarak ne büyük zorluklar yaşadığına tanık oldu.
II. Dünya Savaşı sebebiyle cepheye çağrılanların postalarını dağıtma ve ölüm haberlerini verme görevi ise bir çocuk için büsbütün zordu. Aynı dönemde köy okulunun Rusça öğretmenine ihtiyaç duymasıyla okulda öğretmenlik de yaptı.
Savaşın bittiği yıllarda eğitimine devam etmeye karar vererek önce Petrovka köyünde ortaokula, daha sonra Cambul‘da veteriner teknik okuluna gitti.
1948 yılında Kırgızistan Tarım Enstitüsü‘ne kabul edildi. Bu sıralarda edebiyat okumalarına devam ederken ilk yazılarını yazmaya ve Rus edebiyatında Kırgızca‘ya çeviriler yapmaya başladı.
Enstitüyü bitirdiğinde buraya yaptığı Master başvurusu babasının “vatan haini” olduğu gerekçesiyle reddedildi. Bir müddet çalıştıktan sonra Sovyet hükümeti tarafından Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü‘ne davet edildi ve burada iki yıl boyunca yaratıcı yazarlık eğitimi aldı.
1958 yılında yazdığı “Cemile” adlı eser, Fransız yazar ve eleştirmen Louis Aragon tarafından Fransızca’ya çevrildi ve önsöze “dünyanın en güzel aşk hikayesi” notunu düştü. Bu olay Cengiz Aytmatov‘un dünya çapında tanınmasına öncü olmuştur.
Okul bittikten sonra Kırgızistan Edebiyatı dergisinin yayın kurulunda görev aldı, 1959‘da Pravda gazetesinin Orta Asya sorumlusu oldu.
1963‘te “Bozkırlar ve Dağlardan Masallar” adlı öykü kitabıyla Sovyetler‘in en prestijli ödülü olan Lenin Ödülü‘ne layık görülmüş ve en genç Lenin ödüllü yazar olmuştur.
Kırgız edebiyatının temellerinin atıldığı bu dönemlerde Aytmatov güçlü bir kalem olarak ortaya çıkmış, edebiyata yeni bir anlayış kazandırmıştır.
Yazar, bugüne kadar 150’den fazla dile çevrilen ve milyonlarca kez basılan eserlerini Rusça ve Kırgızca yazmış; aşk, dostluk, savaş, Kırgız gelenek ve görenekleri ile kahramanlık konularını derinden işlemiştir. Bu bakımdan milli hazineyi evrensel bir boyuta taşıyarak dünya edebiyatında yer edindiği söylemek mümkündür.
Eserlerinin pek çoğu beyaz perdeye uyarlanmıştır. Yönetmenliğini Atıf Yılmaz‘ın yaptığı ve Türk sinemasının klasiklerinden biri sayılan, başrollerinde Türkan Şoray ile Kadir İnanır‘ın oynadığı “Selvi Boylum Al Yazmalım“, Cengiz Aytmatov‘un aynı adı taşıyan romanından uyarlanmıştır.

“Gün Olur Asra Bedel” adlı romanında, aslen Manas Destanı‘nda geçen ‘mankurt‘ deyimini yeniden hatırlatmış ve ‘mankurt/mankurtlaşmak‘ kavramını literatüre kazandırmıştır.
Cengiz Aytmatov ölümüne dek siyasette de aktif bir rol oynamış, Kırgızistan Meclisi‘nde Talas bölgesi milletvekilliği ile önce Sovyetler Birliği/Rusya Federasyonu ardından Kırgızistan Cumhuriyeti büyükelçiliğini yapmıştır.
Cengiz Aytmatov, 10 Haziran 2008 tarihinde Almanya‘nın Nürnberg şehrinde böbrek yetmezliği tedavisi görürken vefat etti. 2008 yılı, Kırgızistan’da “Cengiz Aytmatov yılı” ilan edildi.
2 Mayıs 1992‘de Ankara‘da İLESAM‘ın kendisine verdiği üstün hizmet ödül töreninde yaptığı konuşmada “Turan ülkesinin rönesansı tomurcuk açıyor!” diyerek Türk dünyasında dil birliğinin önemine vurgu yapmış ve İsmail Gaspıralı Bey‘in “Dilde, fikirde, işte birlik!” sözüne uygun olarak ortak bir edebi dilin oluşturulması gerektiğini söylemiştir.
Eserleri;
Zorlu Geçit (1956)
Yüzyüze (1957)
Cemile (1958)
İlk Öğretmenim (1962)
Toprak Ana (1963)
Selvi Boylum Al Yazmalım (1963)
Elveda, Gülsarı! (1963)
Dağlar ve Steplerden Masallar (1963)
Kızıl Elma (1964)
Beyaz Gemi (1973)
Fuji Dağının Tepesi (1973)
Gün Olur Asra Bedel (1980)
Çocukluğum
İlk Turnalar
Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
Sultan Murat
Dişi Kurdun Rüyaları (1986)
Darağacı – Dişi kurdun Rüyaları (1988)
Cengiz Han’a Küsen Bulut (1990)
Dağlar Devrildiğinde – Ebedi Nişanlı (2007)
Kassandra Damgası (2013)