Osmanlı hükümdarı Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’a bir üniversite ve aynı zamanda bir akademi niteliğindeki Semaniye Medresesi’ni (Sahn-ı Seman Medresesi, 1471) kurmaya niyetlenmiştir. Bunun üzerine medreseyi kurmak için Fatih, Türkistan’dan dönemin büyük matematisyen ve astronomu Ali Kuşçu’yu görevlendirmiş, kütüphane müdürlüğüne onun öğrencisi Osmanlı matematikçisi Molla Lütfi’yi atamıştır.
Molla Lütfi’nin, Türk tarihinde taassubun kurbanı özgür düşünceli bir bilgin olarak burada anılması gerekir. Lütfi, etrafındaki gelenekçi ulemayı çekinmeden eleştirir, alaya alırdı. Tüm ulemayı kendine düşman yapmıştı.
Sonunda onun mülhid, zındık, kafir olduğu şayiasını yaydılar; bu suçlama Sultan Bayezid’e kadar duyuruldu; Sultan inanmadı ve olayın bir ulema meclisinde görüşülüp karar verilmesini emretti.
Lütfi, ulemadan dört otorite önünde sorguya çekildi, tanıklar buldular. Molla Lütfi, İslam dini esaslarına olan inancında hiç kusur olmadığını, küfr ve ilhaddan uzak bulunduğunu, söylenenlerin yalan ve iftira olduğunu belirterek kendini savundu. Bir dersinde uhrevi selamet için kuru kuru yatıp kalkmak, namaz kılmak yetmez demiş; öğrencilerinden bazıları bunu dedikodu konusu yapmıişar; muhakemesi sırasında da ona karşı tanık olmuşlardı.
Ulema meclisi onun mülhid olduğuna hükmetti, katline karar verildi. Kararı padişaha sundular. At Meydanı’nda idamı için ferman çıktı. At Meydanı’na götürülürken Molla, alanın iki yanındaki halk önünde hep kelime-i şehadet getirerek celladın önüne kadar yürüdü ve başını celladın taşına koydu.
Zamanında pek çokları onu, ulemanın kinine kurban olmuş bir şehit olarak andı. Halk, onu ulema gibi mülhid saymadı. İslam’ı geniş bakışla yorumlayan, Musa, İsa ve Muhammed’in üçümü birlikte sayan sufi şeyhler, medrese ulemasına karşı Lütfi’nin mülhid olmadığına tanıklık etmişlerdir.
Teoloji sorularıyla uğraşan özgür, geniş görüşlü Fatih Sultan Mehmed’den sonra Osmanlı tahtına oturan II. Bayezid (1481-1512) her alanda bir tepki ve taassup dönemi açmış, Şeriatı ihya eden veli padişah olarak selamlanmıştır. Bunun siyasi ve sosyal nedenleri vardır. Fatih döneminde şeyhlere, zaviyelere ait vakıfların vakfiyyetini kaldıran (nesih) ve devlete mal eden hareket sonucu geçim kaynaklarını kaybedenler, başta Halveti şeyhleri bu vakıfların çoğunu Bayezid döneminde geri almışlardır.
Yukarıda gördük ki, Molla Lütfi gibi serbest düşünceli bir molla, Bayezid zamanında cellada teslim edilmiştir.
Kaynakça:
H. İnalcık, Doğu Batı (Ankara: Doğu Batı Yayınları, 2005) s.13-17